asd
Küçükçekmece Belediyesi ve Film Ofisi tarafından ilki düzenlenen ‘Yönetmen Söyleşileri’ne Türk sinemasının başarılı yönetmeni Zeki Demirkubuz konuk oldu. Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen söyleşiye, sinema tutkunlarının yanı sıra Demirkubuz’un hayranları büyük ilgi gösterdi. Usta yönetmen; filmlerinden, hayatına ve sinemaya dair merak edilen soruları yanıtlayarak, önemli açıklamalarda bulundu. Söyleşide, bir hayranının sorduğu soruya cevap olarak, 'Netflix’e göndermede bulunan ünlü yönetmen, yeni bir tartışmanın da fitilini ateşledi.
Demirkubuz: Senaryo yazmak bir yol, yöntem, metot meselesi değil
Uzun bir aradan sonra “Hayat” adlı filmiyle yeniden beyazperdede boy gösteren Zeki Demirkubuz, senaryo yazma sürecini anlattığı söyleşide, “Benim için bu bir yol, yöntem, metot meselesi değil. Son derece duygu serüvenlerine açık şekilde yazmaya çalışıyorum. Bu bir iş değil, teknik olarak öyle olsa da. Büyük yöntemler, matematik, kimyası falan yok. Ben böyle yapmıyorum. Duygumdan emin oluyorum. Yıllarca insan olarak biriktirdiğim meseleleri anlatmanın yolunu arıyorum. Bunun en etkileyicisi insan doğasının karanlık yüzü. Benim aşağı yukarı 12 filmimden bu çıkar: akıldışılık. Bunların çoğu da felsefeciler, büyük edebiyat yazarlarından besleniyorum. Nietzche ve Camus gibi. Bu çok özel bir şey gibi düşünmeyin. Birine mektup yazmak gibi… Basit düşünün. Eğer duygular provoke olmuş, bir yanınızda çaresizlik varsa, çok duygu varsa içinizde uzun uzun yazarsanız. Yazdıklarınızla yetmeye yetmeye ilerlersiniz” diye konuştu.
Masa başında tezgahlanan, duygudan uzak filmler, günümüz insanını daha çok karşılıyor
Sinemanın da artık postmodern zamanlardan nasibini aldığını dile getiren Demirkubuz, “Artık sinemada masa başında tezgâhlanan Ressam Bob gibi şu araya bilmem ne lazım diyerek, hesapla kitapla yapılan, duygudan uzak filmler günümüz insanını daha çok karşılıyor. Bunlar öz ve ateşten yoksun filmler. Sadece ticari anlamda değil, sanat filmlerinde de böyle olmaya başladı. Kendinize sadık kalarak, dışarıya dönük nedenlerden çok içe dönük, kendinize ait, sizi dertlendiren meselelere uygun temaları, canınızı acıtan hikâyeleri, emek vererek, çalışarak, bıkmadan, kendinizden şüphe ederek, yenilikçi olmaya çalışarak, arayış insanı olarak bu işi yapmak benim için önemli. Özü ve ateşi olan insanlar olmak çok önemli… Lütfü Akad, Yılmaz Güney, Tarkovski gibi… Öz ve ateşin bir arada olmasının önemi de orijinal olabilmektir” dedi.
Zeki Demirkubuz’dan Netflix’e gönderme: Kimlerin filmlerini alacağını biliyoruz
Ünlü yönetmen Zeki Demirkubuz, bir hayranının “Son filminiz ‘Hayat’ korsana veya dijital platformlara ne zaman düşecek?” sorusu üzerine, uzun yıllardır tartışmalı olduğu Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi “Kuru Otlar Üstüne”yi geçtiğimiz günlerde yayınlayan Netflix’e göndermede bulunarak, “ Hayat’ın korsana ne zamana düşeceği ben değil korsancıların becerisine bağlı. Dijital platformlara ise birkaç ay içinde gelir, Netflix’e gelmez ama Netflix’in kimlerin filmini alacağını biliyoruz” sözüyle cevap verdi.
Demirkubuz’dan oyuncu adaylarına: Kimse kendinde özgün olanı ortaya çıkarmıyor
Oyuncu adaylarına da tavsiyede bulunan Demirkubuz, “Bu ülkede sorun; oyunculuk adına öğretilen klişeler ve saçmalıklar, oyunculuk adına öğretilen yalanlardır. Al Paçino ve Nicholson bu ikisi de hiçbir karakterin kılığına girmezler, büyük makyajlar yapmazlar, şekil değiştirmezler ki bunlar Hollywood adamları. Al Paçino oynayacağı karakterin duygusunu edinerek, oynuyor. Buradaki mesele anlatacağımız şeyin duygusunu edinebilmek. Bunu sağlam şekilde edinebilirsek, sonrasında süsler, yalanlarla besler, ilgi çekici hale getirebiliriz. Oyuncu olacaklar; oyunculuğun Türkiye’deki karşılıkları, adalet duyguları, seçmelerde yapılan eşitsizlikler, sektörün sorunlarını falan öne çıkararak, bahanelerini bulup, hiç kendilerine neden oyunculuk yapıyorum, bana fırsat verilirse ne yaparım diye sorgulamadan, öğrendiklerini papağan gibi tekrar ediyorlar. Kimse kendindeki özgün olanı ortaya çıkarmıyor” diye konuştu.